Görüntülü dedektörlerin farkları nelerdir?

Görüntülü dedektörler, verileri toplayıp kullanıcısına kendi ekranında çok detaylı bir şekilde raporlar sunar. Grafikler ile desteklenmiş üç boyutlu görüntüleri oluşturur ve bütün bunlar kullanıcısına hedefi daha doğru ve emin şekilde bulmasına katkı sağlar. Elbette zamandan çok tasarruf sağlar, zira derin kazılar yapıp yapmamayı ekrandaki verilerin ışığında kullanıcı kolaylıkla karar verebilecek donanıma sahip olur.

Ancak dünyadaki bugünün en üst teknolojisi bile yerin altından sağlıklı veya gerçekçi bir görüntüyü sadece sinyaller göndererek, kazmadan göstermeye kafi değildir. Böyle bir teknoloji henüz yoktur.

Ancak gelişmiş teknoloji kullanan Define Dedektörleri, metal objenin sinyal cins ve gücüne göre, sinyalin başladığı ve sona erdiği noktaları, sinyalin yansıma zamanlamasını ve şiddetine göre gelişmiş algoritmalarla hesaplayarak ekrana 3 boyutlu ve renkli grafikler çizebilmektedirler.

Bu görüntüler kullanıcısına detaylı olarak objenin ne derinlikte, ne boyutlarda , ne cinste bir metal olabileceği hakkında tahmini bilgiler sunabilmektedir.

Görüntülü dedektörler, bir arama sırasında elde edilen tüm ölçüm ve verileri çok hızlı bir biçimde işleyerek, parametreleri oluşturur. Bu verilerin ışığında yüksek verimli işlemciler ve gelişmiş yazılımı sayesinde hedefe odaklanmayı, çevre koşullarını doğru analiz etmeyi, görüntü ile desteklenmiş bir arama yapmayı garanti eder.

Görüntülü olmayan dedektörlerin aramalarda veya arama sonuçlarında kullanıcısına daha az ve kısıtlı bilgi sunacağı bilinmelidir.

Buna karşın görüntülü olduğu ileri sürülen fakat manyetometre yada gpr ile çalışan ve metal tespit işlemi için uygun olmayan bu sistemler ile elde edilen sonuçlar genellikle çok afaki olacaktır. Bu sistemlerin uygun ve doğru olmayan parametre seçenekleri, raporlama ve gerçek zamanlı üç boyutlu görüntüyü verememeleri ya da verseler dahi üreticilerinin bile yorumlayamayacağı anlamsız sonuçları, kullanıcı için hiçbir şey ifade etmeyecektir.

Bunların arasında önceden hazırlanmış ve aldatmaya yönelik, gerçek zamanlı ölçümlerle hiç ilgisi olmayan ve veri tabanından çağrılıp ekrana yansıyan görüntülü dedektörler dahi mevcuttur.

Hatta bilgisayar, tablet, cep telefonu gibi bazı popüler ve güvenirliği toplumca benimsenmiş başka teknolojik enstrümanlar ile dedektörlerini kombine ederek kendi ürünlerinde “kalite” algısını oluşturmaya çalışan bazı aldatıcı firmalar mevcuttur.

Bunlar; “Yerin altını net şekilde size vaat ediyoruz” tarzında sloganları ve 3 boyutlu gözlük gibi bazı aksesuarları da bu cihazları ile birlikte pazarlamaktadırlar.

Bunların tamamı pazarlama taktikleri olup kesinlikle aldatıcıdır. Bu tür yanıltıcı iddialar pazarlanmak istenen dedektörün kusur veya zafiyetlerini örtmeye yetmeyecektir.

Avrupa Uzay Araştırmaları Merkezinin 1999 yılında başlattığı uluslar arası “Hope” projesinde birden fazla teknolojik sistem bir araya getirilerek bilim adamlarının eşliğinde özellikle yer altını görüntüleme konusunda hassas ve çok yönlü araştırmalar yapılmıştır.

Bu araştırmalardaki asıl amaç metal dedektörüne benzeyen ancak görüntülü tespit ve teşhis yeteneğine sahip, üzerinde ekstra algılayıcıların olduğu bir mayın tespit cihazı geliştirmeye yönelikti.

Araştırmaların sonucu kifayetsiz olduğuna karar verilerek 2002 yılında proje sonlandırılmıştır.

Burada elde edilen sonuçlar da 30-40 cm çapında bir anti-tank mayınını ancak 2 ila 8 cm arasında görüntülemeyi başarabilmiş, 8-10 cm’den sonra anlaşılır bir görüntüye varamamışlardır.

Kendi elleri ile gömdükleri hedefi, çok özel şartlarda olmak kaydıyla görüntülemede 2-4 cm’den sonrası “şüpheli” sayılabilecek verilere ancak varılabilmektedir. Bu da bizlere maalesef günümüzün teknolojisi ile yerin altını basit de olsa görüntüleme imkanının neredeyse olanaksız olduğunu göstermektedir.

İnsan hayatından daha önemli bir şeyin olmadığı, savaşta veya barışta, mayın gibi çok önemli bir tehdidi görüntülemek ve bu sayede arazileri mayından temizleyebilme yeteneğini henüz hiç bir teknoloji sunamamaktadır.

Ancak gönderilen veya yansıyan sinyallerin bileşkesinden elde edilebilecek grafikler, metal değerleri ile kıyaslanarak kullanıcısına yol göstermek ve hedefi doğru tahmin etmek amacıyla gerçek zamanlı 3D grafikler ile raporlanabilmektedir. Bu da günümüzün en üst Dedekte Teknolojisini oluşturmaktadır.

Uzaydan uydu aracılığı, GPRS teknolojisini de katarak görüntü almak, hatta yerin altını görüntülemek, bu verilerden sonuç çıkarmak gibi bazı dedektör pazarlama yöntemleri dahi belirmiştir.

Çok ileri düzeyde teknolojiye sahip bir uydudan alınabilecek anlaşılır bir görüntü, yeryüzünde olmak koşulu ile, en az 2-3 metre çapında olmak zorundadır. Daha küçük bir objeyi fark edebilmek neredeyse imkansızdır. Özet ile; bir uydudan toprak altında ne olabileceği konusunda bir veriye ya da bilgiye varmak imkan dahilinde değildir.

Özellikle farklı toprak yapılarındaki değişimler ve sinyal kırılmalarını algılamak, engebeli bir arazide homojen ve stabil davranabilmek, güçlü işlemci – yazılım kombinasyonu ile verileri irdelemek ve bütün bu sonuçları çok kısa sürede kullanıcısının görüşüne sunabilmek ancak Görüntülü Dedektörlere mahsus bir özellik olarak öne çıkmaktadır.

Dolayısı ile gerçek zamanlı Görüntülü Dedektörler diğer salt metal dedektörlerinden ve diğer bu iddiada bulunan sistemlerden bariz şekilde üstündürler.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir